Zihin-Beden-Ruh dengesi, insan hayatında kritik bir öneme sahiptir ve tam bir sağlık durumundan bahsedebilmek için her üçünün de ayrı ayrı sağlıklı olması gerekmektedir. Dr. Samuel Hahnemann’ın kurucusu olduğu Homeopari, “Yaşam Gücü” olarak adlandırdığı bir güçle ilişkilidir. Hastalıkların temelinde anlaşılması gereken bu Yaşam Gücü, Dr. Hahnemann’ın Organon adlı eserinin 9. Paragrafında detaylıca açıklanır. Sağlıklı bir durumda, maddi bedene hayat veren bu yaşam gücü, organizmanın tüm parçalarını uyum içinde bir arada tutar. Bu yaşam gücü, Organon’un 10. Paragrafına göre, maddi organizmanın hissetmesini, faaliyet göstermesini ve varlığını sürdürmesini sağlar. Yaşam gücü, organizmanın düzenli çalışmasından sorumludur ve zayıfladığında sağlık sorunları ortaya çıkar. Stresli durumlar, zorlayıcı yaşam değişiklikleri veya duygusal sıkıntılar gibi koşullar, yaşam gücünün zayıflamasına neden olabilir.
“Can Tatlıdır” veya “Can Çıkmadan Huy Çıkmaz” dediğimiz içimizdeki yaşama isteği ve bağlılıkla ilgilidir. Can, canımız sıkıldığında, canımız istemediğinde veya canımız çektiğinde bahsettiğimiz bir güçtür.
Sağlıklı bir insanın bilerek kendine zarar verip camdan aşağı atılabilir veya bıçakla elini kesebilir mi? Psikolojik sorunları olanlar hariç, içimizdeki yaşama isteği olan Can, bizi durduran ve kendimize zarar vermemizi engelleyen güçtür. Bu güç, hayata sıkı sıkıya sarılmış, Yaradan’la bağlantılı bir enerjidir.
Can, insanın sağlık durumunu sembolize eder. Üç ayaklı bir tabure gibi düşünülebilir, en üstte Can bulunur ve diğer ayaklar Zihin, Beden ve Ruh’tur. Bu üçü de dengede ve sağlıklı olmalıdır. Beden, içgüdüsel davranışlarımız ve fiziksel tepkilerimizle ilgilidir.
Beden, içgüdüsel davranışlarımız ve fiziksel tepkilerimizle ilişkilidir. Uykumuzun kalitesi, beslenme alışkanlıklarımız, günlük rutinlerimiz ve farkındalığımızı artırma çabalarımız bedenle ilgilidir. Bedenle ilgili sorularımız bu şekilde olmalıdır.
Ruh ise, içsel sezgilerimiz ve duygularımızla ilişkilidir. Kendimiz hakkında hissettiklerimiz, hayata bakış açımız, okuduğumuz kitaplar, dinlediğimiz müzikler ve izlediğimiz filmler ruh sağlığımızla ilgilidir. Televizyondaki programlar, özellikle akşam haberleri, yaşam enerjimizi düşürebilir ve negatif etkiler yaratabilir. Bu nedenle, ne yaptığımıza ve ne düşündüğümüze dikkat etmeliyiz, pozitif içeriklere odaklanmalıyız. Kaliteli içerikler tüketmek, pozitif düşünceler üretmek ruhsal sağlığımızı olumlu yönde etkiler.
Zihin, düşüncelerimizi ifade eder. Bu düşünceler, kendimiz, hayat, ilişkiler, karşı cins ve genel yaşam hakkındaki inançlarımızı içerir. Düşüncelerimiz, yaşamımızı nasıl deneyimlediğimizi belirler. Bach Çiçekleri, özellikle duygusal ve zihinsel düzeyde etki eder. Zihinsel düzeyde düzelme, hayatımızda olumlu değişikliklere yol açabilir, çünkü kontrol edebileceğimiz temel şey düşüncelerimizdir.
Zihin, Beden, Ruh üçgeni sağlığımızı belirler. Bach Çiçekleri, duygusal düzlemde çalışarak özellikle zihinsel düzeyde olumlu etkiler yaratır. Zihinsel düzeltmeler, yaşamımızda birçok şeyi değiştirme fırsatı sunar, çünkü kontrol edebileceğimiz temel şey düşüncelerimizdir.
Olaylara ve kişilere verdiğimiz tepkiler, Zihin, Beden, Ruh üçgeninde şekillenir. İçgüdülerimiz, alışkanlıklarımız ve bizim kimliğimiz, bu üçlü etkileşimin bir parçasıdır. Fakat bilinmesi gereken şu ki, insanlar ve hayat sadece düşüncelerimizden ibaret değildir.
Düşüncelerimiz bazen bizi yanıltabilir, şaşırtabilir. Örneğin, saç şekillendirmede zorluk yaşamak bir gün kötü hissettirebilir, ancak başka bir gün aynı saç tipine sahip olmanın avantajlarını düşünerek keyif alabiliriz. Bu durumda, düşüncelerimiz bize farklı hissettirebilir.
Bu nedenle, düşüncelerimizden ibaret olmadığımızı fark etmek önemlidir. Bach Çiçekleri, farkındalığı artırarak huzur ve denge sağlamada yardımcı olabilir.