bach remedies

Bach Çiçekleri Terapisi, 1920’li yıllardan bu yana kullanılan doğal bir terapi yöntemidir ve son zamanlarda birçok ünlü tarafından tercih edilen bir yöntem olarak yurtdışında sıkça medyada yer almıştır. Son olarak ünlü futbolcu Messi’nin Tükenmişlik Sendromu’nu iyileştiren tedaviyi 2019’da basında sıkça duyduk; bu yöntem, çeşitli psikolojik sorunlardaki şifa potansiyeli ve etkinliği ile dikkat çekmiştir. Edward Bach, terapinin başlıca iyileştirdiği durumları Korku, Güvensizlik, Öfke, Utangaçlık, Depresyon, Soyutlanma, İlgisizlik gibi zihinsel durumlar olarak belirtmiştir. Bu negatif duygular, zihinsel düzlemde yaşadığımız duygusal durumları ifade eder.

DR. EDWARD BACH

Dr. Edward Bach, 1900’lerin başında yaşamış, kendi döneminin öne çıkan doktorlarından biridir. Hem bakteriyolog, hem immunolog, hem de patolog olarak birçok akademik ödül kazanmıştır. Resmi kayıtlara göre iki kez evlenmiş ve bir kızı olmuştur, ancak biyografisinde bu konuya hiç değinilmemiştir.

Hastalıkların, mutsuzluğun, korku ve endişenin fiziksel bir tezahürü olduğuna inanan Dr. Edward Bach, bu düşüncelerle yola çıkarak yaptığı araştırmalarda 38 farklı çiçek özü içeren Bach Çiçekleri Remedyeleri’ni keşfetmiştir. Edward Bach, 24 Eylül 1886’da İngiltere’nin Birmingham yakınlarındaki Moseley’de doğmuştur. İlgi duyduğu konularda büyük bir konsantrasyon gücüne ve kararlı bir mizaca sahip olan Bach, acı çeken herkese karşı yoğun bir şefkat ve doğa sevgisiyle doluydu. Çocukken hayali, bir doktor olarak her türlü hastalığı iyileştirecek basit bir ilaç bulmak ve şifa gücüyle herkesi iyileştirmekti.

Edward Bach, önce Birmingham’da, daha sonra Londra’daki University College Hospital’da tıp eğitimi alarak 1912’de tıp doktoru unvanını aldı. Ancak, diplomasını alırken klasik tıp eğitimi ile ilgili eleştirilerde bulunarak, öğrendiklerini beş yıl içinde unutacağını ifade etti. Daha sonra farklı hastanelerin bakteriyoloji ve immünoloji bölümlerinde çalıştı.

Dr. Bach, Birinci Dünya Savaşı sebebiyle Fransa’dan dönen yaralı askerlerin tedavisinde görev aldığı sırada şiddetli mide kanaması geçirdi. Kötü huylu bir dalak tümörü teşhisi konuldu ve sadece üç ay ömrü kaldığı söylendi. Ancak, taburcu olduktan sonra sağlığı beklenenden daha iyi durumdaydı. Dr. Bach, bu iyileşmenin sebebini anlamak amacıyla çalışmalarına geri döndü. Kendisini iyileştiren şeyin, yaşamına anlam ve hedef katmak olduğunu fark etti. Hedefleri ve amaçları sayesinde sağlığını geri kazandı.

Bakteriyolog ve patolog olarak çalışan Dr. Bach, hastalarını özel muayenehanesinde kabul ederken, kendi araştırma laboratuvarında aşılar üzerine önemli çalışmalar yürütüyordu. Ancak klasik tıptaki başarılarına rağmen, hastalıklara odaklanmanın dışında bütüncül bir bakış açısı benimseyerek hastalarını tedavi etmeye karar verdi. Londra’daki Horneopari Hastanesi’nde çalışmaya başladı ve Avrupa’da Homeopati’nin altın çağını yaşandığı bir döneme denk geldi.

Horneopati hastanesindeki görevi sırasında, aşıların çalışma prensipleri ile homeopati ilkeleri arasındaki benzerlikleri fark etti. Bu durum, Dr. Samuel Hahnemann’ın öğretilerine olan ilgisini artırdı. Hahnemann’ın Organon adlı eserini inceledikçe, hastalığı değil hastayı tedavi etme fikrine olan benzerliği kendisini etkiledi. Hahnemann’ın fikirlerini kendi görüşleriyle birleştirerek, homeopatik yöntemle bağırsak hastalıklarında kullanılan önemli remedileri/nozodları geliştirdi.

Araştırmalarının devamında, bakteri grupları ile kişilik özellikleri arasında bağlantılar kurdu. Karakter yapılarının ruh halleriyle ilişkisi üzerine odaklandı ve aynı karaktere sahip insanların benzer hastalıklara yakalandığını fark etti. Bu noktada bakterilerle çalışmayı bıraktı ve daha saf çözümler bulma amacıyla nosodların yerine bitkiler, özellikle de çiçeklerle çalışmaya başladı.

1930’da Dr. Bach, muayenehanesini kapatıp Londra’yı terk etti. Doğada yeni bir tıp sistemi geliştirmeye karar verdi. Asistanı Nora Weeks ile birlikte, bilimsel yöntem yerine doğal yeteneklerini kullanarak bitkileri inceledi ve her biri belirli bir zihinsel durumu veya duyguyu temsil eden 38 ilacı buldu. Hastalarının kişiliklerini ve duygusal durumlarını tedavi ederken, fiziksel iyileşmenin de arttığını gözlemledi. Bu çabalarıyla, Bach Çiçekleri Terapisi adını verdiği hayatının projesini tamamladı.

1936 yılında, klasik tıbba inanan bir grup kişi, 38 farklı remediyi tek bir karışımla birleştirerek herkesin sorunlarını çözebilecekleri bir fikri ortaya attı. Ancak bu, Dr. Bach’ın daha önce denediği ve terk ettiği bir konseptti. Klasik tıbbın Bach Çiçekleri Terapisini kendi yöntemine uyarlamaya çalışmaları o dönemde başlamıştı ve günümüzde hala devam etmektedir. Dr. Bach, ölümünden bir ay önce, Ekim ayında, arkadaşı Victor Bullen’e yazarak klasik tıbbın bu terapiyi çarpıtmaya çalışmasını, çalışmalarının değerini kanıtladığını belirtti. Hedeflerinin, şifa yönteminin sadeliğine ve saflığına kararlılıkla bağlı kalmak olduğunu vurguladı. Tam bir yıl sonra, Dr. Bach, tedavi arayışını tamamladığını ve Bach Çiçek Terapisinin bütünlüğünü ortaya koyduktan sonra, 27 Kasım 1936’da vefat etti ve Sorwell’deki St. James Kilisesi bahçesine defnedildi.


Arayınız...